15 Şubat 2010 Pazartesi

MİMESİS’İN WEB SİTESİ AÇILIRKEN…

Mimesis’in ilk sayısı 1988’de, yani bundan 22 yıl önce yayınlandı. O günden bugüne her biri kalın bir kitap hacminde olan 16 sayı çıktı. İlk başlarda oldukça düzensiz aralıklarla yayınlandı. Deyim yerindeyse “zamanı gelince” yayınlandı diyebiliriz. Son iki yıldır düzenli bir periyoda kavuştu. Artık düzenli olarak alta ayda bir yayınlanıyor. Ve nihayet, biraz gecikmeli de olsa, bir web sitesine kavuştu.

Mimesis’i yayınlamaya başlarken iki temel hedefimiz vardı: Türkiye tiyatro ortamına müdahale etmek ve kendi eğitim/araştırma/çeviri faaliyetlerimizi kamusallaştırmak. 12 Eylül’ün çoraklaştırdığı kültür-sanat ortamından tiyatro camiası da nasibini almış, zaten öncesinde de çok gelişkin olmayan kuramsal alandaki araştırma ve çeviri faaliyetleri sekteye uğramış, cehaletin ukalalıkla örtbas edilmeye çalışıldığı bir ortam egemen hale gelmişti. Tam da bu sırada bir avuç üniversiteli amatör tiyatrocu olarak bu ortama müdahale etme ihtiyacı duyduk ve Mimesis’i yayınlamaya karar verdik.

Başlarda tiyatro camiasının Mimesis’e yönelik tutumu genel olarak “görmezden gelme” şeklindeydi. Hevesli birkaç genç iyi bir şeyler yapıyorlardı. Hevesleri geçince bırakırlardı. Hem böyle ciddi bir iş onlara mı kalmıştı? Heveslerini alsınlar, sonra kulaktan dolma bilgilerle at koşturulan evrenimizi bize bıraksınlardı.

Ama öyle olmadı. Dördüncü sayıya denk düşen “Yoksul Tiyatro” özel sayısı Mimesis ve ona yönelik tutumlar için dönüm noktası oldu. İki açıdan: Birincisi bu sayı öncekilerden farklı olarak çok daha titiz ve kapsamlı bir hazırlığın ürünüydü. Çeviriler ilk üç sayıdaki kadar “amatör” durmuyor, metinler üzerinde sıkı bir redaksiyon süreci yaşandığı hissediliyordu. Ayrıca bir konu üzerine yoğunlaşılıyor ve bu konu derinlemesine bir şekilde incelemeye olanaklı getiriliyordu. İkincisi hemen herkesin Grotowski ve Yoksul Tiyatro hakkında ahkam kestiği -ama Grotowski’den neredeyse bir tek satırın bile çevrilmemiş olduğu- bir ortamda Grotowski ve Yoksul Tiyatro özel sayısı yayınlamak hayli “tehditkar” bir hamle olmuştu. Hele ardından gelen 5. ve 6. sayılarda Grotowski-Barba-Brook çizgisinin en önemli materyalleri Türkçeye kazandırılınca ve bu çizgiyle hesaplaşan birkaç yazı da yayınlanınca Mimesis’in ağırlığı ve etkisi hissedilir hale geldi. Takip eden sayılarda da bu ağırlığını korumayı başardı.

Mimesis bir yönüyle aydınlanmacı bir faaliyetin ürünüdür. Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları ve sonrasında Tiyatro Boğaziçi bünyesinde yürüttüğümüz eğitim/araştırma çalışmalarının kamusallaştırılması gerektiği yönündeki düşüncemizin bir ürünüdür. Öyle ya, neticede kuram ile uygulamanın bir arada yürümesi gerektiğine inanan tiyatrocular olarak kuramsal çalışmalara özel önem veriyorduk ve “dil bilen çocuklar” olarak yabancı dildeki kaynaklara ulaşabiliyorduk. İyi de bu çalışmaları bir üniversite kulübünün tozlu arşivlerine kaldırmak için mi yapıyorduk? Aydın olma sorumluluğu bize bu mütevazı çalışmaları kamusallaştırmayı zorunlu hale getiriyordu.

Öte yandan Mimesis sadece okuyucuları için değil, bizim için de bir “okul” olmuştur. Sadece çeviri ve araştırmalarımızı yayınladığımız bir yayın organı olarak kalmamış, bizi çeviri ve araştırmaya iten, bu alanı boşladığımızda bizi yeniden canlandıran bir uyaran olmuştur. Bize bir konuyu derinlemesine ve kapsamlı bir biçimde ele almayı öğretmiştir. Tiyatronun ciddi bir iş olduğunu, kuram ile uygulamanın bir arada yürüdüğünde niteliğin geliştiğini göstermiştir. Hiç bilmediğimiz tiyatro akımlarını, okullarını, topluluk ve insanlarını tanımamıza vesile olmuştur. Kendi ürünlerimizi derli toplu bir biçimde kamusallaştırmayı öğretmiştir.

Tüm bu olumlu özelliklerinin yanı sıra Mimesis’in eleştirilecek yanları da olmuştur, hala da vardır. Örneğin ilk dönemlerde bize en çok yöneltilen eleştirilerden birisi fazlasıyla çeviri ağırlıklı oluşumuzdu. Son yıllarda bu handikabı aştığımızı, telif yazıların da dergi içinde hatırı sayılır bir ağırlığa ulaştığını söyleyebiliriz.
Diğer bir eleştiri noktası yayın periyodunun belirsizliği idi. Bu konuda da iki yıldır, ufak tefek gecikmelere rağmen, bir düzene kavuşmuş durumdayız. Ayrıca Mimesis’in güncelliği yeterince yakalayamadığı yönünde bir eleştiri de yapılabilir. Gerek yayın periyodunun değişmesinin, gerekse web sitesinin açılmasının bu yönde atılmış önemli bir adım olduğunu söyleyebiliriz.

Dağıtım sorunu Türkiye’deki kitap/dergi dağıtım sisteminin profesyonelleşmesiyle/ tekelleşmesiyle bizim için önemli bir handikap haline gelmişti. Öyle ki birçok insan 7. sayıdan sonra Mimesis’in yayınlanmaya devam ettiğinin farkında bile değildi. Şu sıralar dağıtım sorunumuzu da aşmaya yönelik önlemler alıyoruz.

Başından beri Mimesis’i düzeyli bir tartışma platformu olarak gördük. Ve her zaman kapımız dışarıdan gelecek katkılara açıktı. Ne var ki sadece kapıyı açmak yeterli olmayabiliyor. Son sayılarda bu meseleyi de kendimize dert edindik ve farklı isimlerin dergiye katkı sunmalarını sağladık. Şimdi bu kazanımı geliştirmeyi, Mimesis’i daha geniş bir grubun ürünü haline getirmeyi hedefliyoruz. Bunun için yapısal bazı değişikliklere gitmemiz gündemde. Geniş bir yazı kurulu oluşturmayı ve farklı kesimlerden tiyatro insanlarını bir araya getirerek onlarında katkılarını almayı hedefliyoruz. Mimesis’i sadece bir dergi olarak değil, tiyatro üzerine kafa yoran, araştırma yapan insanların bir araya geldiği bir tartışma odağı, bir aydınlanma noktası olarak görmek istiyoruz.

Yolumuz açık olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder